Tuvaletin kapısını açtığında, ışık açıktı ve klozette bir adam oturuyordu. Derken "dolu!" diye, bir ses yükseldi. Hemen "pardon!" dedi ve tuvaletin kapısını kapatıp arkasını döndü. 1 saniyelik bir aptallık sağlamasının ardından da da da daaan; kendi evinde, obsesifliğin mabedinde kıllı götüyle bir adam oturuyordu. Hayır, adamın götünü görmüş değildi ama başkasının sıçma salıncağında pervasız şekilde oturan birisinin başka türlü olması beklenemezdi. Durum git gide boktan bir hal alacaktı, kesindi.
Tescilli aptalımız korku ile cesaret arasında ömrünün en önemli kararını vermek üzereydi. İçeri girse ayrı girmese ayrı dertti. Acaba adam işini bitirmiş miydi? Bunun önemi büyüktü, hırsız mı yoksa kiralık katil mi olduğu belli olmayan adama rahatsızlık vermek olmazdı tabii ki! Sayıklanan düşünceler, kapının kilitlenmesi ile kısa süreliğine dinmişti ki refleks olarak kilitli kapının garantörlüğünde kapıyı açmaya çalışmak gerekirdi. Kapının öte yanına içeri bir girersem ananı laciverte boyayacağım imajı vermek erkekliğin şanındandı.
Kaf kaf tarafından "sakiiiin!" diye bir ses yükseldi. Şu nalet hayatta bir easy boy olmadığı kalmıştı ki gayrı gözü açık gitmezdi. Oldukça arafta bırakan bir tonlama ile söylenen söz, %58,2 oranında "sana zarar vermek istemiyorum." anlamına yakındı. Onu yüzde 41,6 ile "yaptım ama neden yaptım bir sor." takip ederken geri kalan 0,2 de perinçek'e kimin neden oy verdiği konusunu aklına getirdi. Siyasi düşünceler tarihinde saçma bir noktaya geldiğini anladığında "lütfen sakin ol" diye, sözünü usulca yeniledi gece gelen konuk.
Acaba kulak pamuğu da kullanmış mıydı? Derdini sikeyimdi ama başkasının evinde gidilen helada banyo dolabını açmamak ve göze ilişen mutluluk çubuğunu kullanmamak misafirlik adabına ters olurdu. "kimsin?" diye, sormak neden bu kadar zordu? İçe kaçan ses nasıl çıkarılırdı? Öksürmek kalp krizi dışında burada da işe yarar mıydı? Ses tellerine gönderdiği "aaaa" komutu ile gırtlağındaki takıntıyı ve tavuk götü gibi olan derisini düzeltmeye çalıştı. Ayrıca bu aaaa'lama içerideki donsuza da tedirginlik aşılayabilirdi.
Kafasında deli sorular eşliğinde kapıyı yumrukladı. "kimsin sen?" sorusuna gelen "polisi arama!" cevabı ile polisiye bir gerçekliğin içerisinde olduğunu fark etti. Ucuz ama markalı saatine baktığında "ucuz" kelimesi yerine "uygun fiyatlı" tabirini kullanması gerektiği aklına geldi. Fikri firar olmanın ne menem bir şey olduğunun ayaklı ispatıydı.
Amerikan panel kapının arkasında meselesi olan bir adam vardı. Burada kapının amerikan panel olması büyük resmi görmek isteyenlere bir ipucu verirken onun kulaklarında "heeeeere is johnny!" çınlıyordu. "ben jack'in cinnete en yakın haliyim." dese, dosta gönderme düşmana safsata verirdi ki bir an önce içerisine hortumlandığı duruma odaklanmalıydı.
"Odaklan, hemen şimdi!" dedikçe, aklının içindeki hınzır köpeğe bir türlü tasma geçiremiyordu.