13 Nisan 2012 Cuma

Neler Oldu Neler...

Akşamüzeri içimde garip hisler taşıyarak ve aklımdan onlarca şey geçirerek eve doğru yürüyor, bir yandan da market kartımı yine evde unutmuş olmama bozulan market görevlisi kızın psikoloğunun bozuk olduğunu düşünüyordum. Yan tarafımda ilk kez o gün fark ettiğim nehir, ay ışığını kendine tutsak etmiş parıl şırıl pırıl ışıl kımıl ikilemeleriyle özetle de karmakarışık akarken az önce geçtiğim mahalle bakkalının önünden tekrar geçtiğimi fark ettim. Ya da aklımdan geçirdiklerimi o kadar hızlı düşünüyordum ki henüz marketin önünden ilk geçişimdi, bilemiyordum.

Zabıta İrfan henüz avrupa yakasına sürgün gitmemişken ve geçmiş zamanın ilgi eklerinden olan "bıyık burma" tarzında pencere arkası çiçeğine serbest kur yaparken, bir dilim karpuzu yutmakta olan Lazbakkal amcaya tuhaf ve bir o kadar da şüpheli bakışlarla iki, hatta üçüncü kez selam verdim gibi geldi, neden bilmem. O da bana el kol ederek garip bir şekilde selam verdi. Memento olaylar olaylar...

"Karpuz mevsimi ne ara geldi ya" derken ilkokuldaki matematik öğretmenim John Nash'i gördüm. Laplace bok yesin matematiğim iyidir ve hocamdan farklı olarak duygularım da öyledir. Oturduk "go" oynadık. Şibumi sol olsun yendim tabii sonra da durduk yere yan tarafımdaki nehir gibi aktı gözlerimizden yaş belki de bir rüya için ağıt filmindeki kırmızı elbiseli teyzeye.

Devamlılık hatası olsun işte tam da o esnada az/öz önümde olduğunu fark ettiğim arabadaki tüysüz adamla gözleri yeşil kadın kavga ediyorlardı. Ağızlarından dökülen sözleri okuyabilmiştim. "Turşu suyunun iyisi mi hiç bulaşmayalım" dedi, tonton kadın ve "Limooooon" diye, yanıtladı e-sözlüklerde "sol frame'de görünce" e-salaklığına alet edilen büyük adam.

Fakat "oku" emri gelmediyse bu benim için olasılıksız bir şeydi. Gözlerim bozuktur, karanlıkta ise hiç seçemem ki ben diyerekten ve gözlerine ışık tutulan tavşanımsı köstebek gibi kalakalmak varken önce gülen Japon gözleri, sonra da keskin bir Formula 1 viraja yaklaşma sesi… "Şahitlerim var" benzeri Hezarfen gibi uçabiliyordum, yüzümde Özge görmüş bir bebek görmüşçesine bir gülümseme ile birlikte tabii ki. Bakkal amca Meksika dalgasında sörfe başlamışçasına birden ayağa kalktı ve fark ettim ki marketten aldığım elma da uçabiliyordu. Başıma Newton düşmüşçesine bir sızı hissettim sonra.

Arşimet’ten farklı olarak ben, belamı bulmuştum sanırım. Bir tuhaflık olduğu kesindi de ne olduğunu hala anlamamıştım. Varsayalım ki elma, süperelma çıkmıştı fakat ben süperberduş değildim. Sean Penn çok öte şeyler yazıp yönetiyordu ama Sean Bean'dan bağımsız gelemiyordu aklımın panik odalarına. Beyaz tavşan şarkısı da geri planda çalmaya devam ediyordu sanki "oyun" filminden. İsmimden yeryüzünde çok az vardı ve çocuğumla adaş olmama izin verilmese de neyse ki bunun konumuzla bir ilgisi yoktu. Ardından Sakallı Celal’in nur cemalini gördüm sandım. Meğer berber düşmanı kardeşimmiş. Kaçak futbolcu olarak oynatıldığımdan iptal edilen lisanslarımda Richard Kimble yazıyordu ve anladığınız üzere uçmaya kaldığım yerden devam ediyordum.

Süper doğal bir durum vardı başlangıca doğru hızla giden. Ayaklarım yere değdiğindeyse nasıl olduğunu anlamadığım bir biçimde apartmanın önüne gelmiştim elimde al bir almayla. Pir Sultan’ın uyur idik dizeleri ve İlkay Akkaya’nın billur sesi geldi kulaklarıma…  Sonra birden ev kapısına doğru yöneldim ve kapının açık olduğunu fark ettim. Işıklar da sönüktü derken birden duvara yansıyan feneri ettim. Çocuklarına Yusuf ismi koyanlarının olası sebeplerine bir yenisini daha ekleyerekten  içerdeki kim olabilirdi hem de bu saatte diye düşündüm önce ve sonra da uyandım zaten!!!

Yataktan doğrulduğumdaysa ayaklarımda bir ıslaklık hissettim. Du duf duf du duf seslemeleriyle önce Karanlık Sular filmi sonra da kuyu güzeli seçilen Samara geldi aklıma ki part üçte hastalığa teşhis koyan House ifadesiyle dank etti birden;  yanı başımdaki su dolu bardağı alayım derken düşürmüştüm uyurken ve belki de sadece birkaç dakika geçmişti üzerinden. Nehir’in ne olduğu anlaşıldı da diğerleri ne idi diye düşünsem de epey derinden inanın çıkamadım işin içinden.

N diyeyim; Bilincimin altına üstüne hoş geldiniz…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Dostmodern Hyde Park'a hoş geldiniz :D

Bu sizin bana yazdığınız ilk yorumunuzsa, dövüşeceksiniz... Welcome the erdost club...

Yorum yazmanız beni mutlu eder, yorumunuz etmese bile...

Yaz işte be...