29 Ağustos 2012 Çarşamba

Mor Gazoz...


boşta gezmekten hoşlansam da
hoş gezdiğim anlarda bile boş gezemeyen,
taşkağıttan, bıçkın  bir kaplanım ben.
annem ben doğarken,
babamsa siyahi olarak doğmamla,
hayalleri batarken ölmüş.
ismimi de halimle müsemma olarak Güneş koymuşlar da
daha ilk günden tutulmasam iyi olurmuş...

sokağa 4 yaşımda düştüm,
ilk dayağımı 5 yaşımda yedim,
mor gazozlar aktı gözlerimden,
ağladım...
iyice dayak yemeden dayak atılamaz derler,
ilk dayağımı 7 yaşımda attım,
dövdüğüm çocuk yüzünü annesinin memelerine kapatarak ağladı,
içim çok acıdı,
yanlarına giderek özür diledim ki
ilk ve son anne dayağımı da o gün yedim
mor gazozlar aktı gözlerimden,
ağlamadım...

ilk işime 8 yaşımda girdim.
sansar diye birinin kendi yaptığı şekerleri
bisikletle büyüklere dağıtan minik bir bitirimdim.
alemdeki cismim gündüz feneri,
ismimse esmer şeker'di
annem babam tanısalardı beni
çok severlerdi

sansar iyi bir adamdı;
bana okumayı, yazmayı, dövüşmeyi, iskambili, bölüşmeyi ve gülmeyi öğretti.
zaten bir adam sizi her hafta lunaparka götürüyorsa kötü olamazdı.
13 yaşımdayken aynı lunaparkta pamuk şeker yiyen bir kıza aşık oldum
benden epey büyükmüş!
ne olmuş yani,
onun yaşı büyükse benim de gözyaşım büyük cinsinden arabesk hallerdeydim
sansar, "uzak dur oradan" dedikçe, kendimi orada buluyordum.
ilk bıçak yaramı da "kızın peşini bırak" sözleriyle kızın gözleri önünde edindim
"güzelim kızı tek seven ben olacak değilim ya!" diye düşünerek,
bana bıçağı vuran çocuğun ablak bakışları arasında
sağ yanım hızla kanarken kıza, kendi koyduğum isimle seslenerek,
Pamuk Şekeri;
"işte seni de bu bıçak yarası gibi seveceğim" dedim!
kız benden akan kanı görünce düşüp bayılmıştı da
bayılmasa iyiydi...

sansar bir kere daha iyi adamdı
tüm gece penguen okumuş gibi uykusuz kalmıştı
zaten bir adam bütün gece başınızda bekliyorsa kötü olamazdı
saçımı okşayarak, şansa yaşadığıma dair bir nutuk attı
ayağa kalktığımda 14 yaşındaydım
pamuktan bir sevgilim vardı,
ben sütlü kahve olmuştum,
o da kömür gözleriyle esmer pamuk...


bıçak yarası gibi keskin bir viraja hızla girerek büyürken
bir gün bizim kız
gündüz fenerle gezen ve kendine köpek diyen bir adamı anlatan
kendi küçük fakat derdi büyük bir kitap bulmuş,
gündüz fenerliğimizden de bağdaşım kurup
gitmiş biri ak diğeri kara 2 yavru almış gelmiş
daha kendi sorumluluğumuzu bilmeden
2 yavru köpeğimiz oldu mu 15 yaşımda
karasına gündüz dedim akına gece,
neticede
ikisi de iki hece...

16 yaşımda sansar şeker yapmayı öğretti bana
tadına bakmamam gerektiğini de tembih etti.
"köpeklere de verme gözleri kör olur" dedi.
birlikte çok güzel işler yapacağımızı fakat daha tıfıl olduğumdan bahsetti.
ben de kendimi ona daha iyi göstermek için tatlı tatlı diye bir kitap okudum.
ilk sayfada çikolata topları vardı,
esmer şeker koyun diyordu.
ben de kendi yaptığım şekeri karamelle karıştırarak ekledim
tadına bakıp bakmama konusunda kararsız kaldım fakat
bugüne kadar bir istisna dışında sansar'ın sözünden hiç çıkmamıştım.
derken sansar geldi ve yaptığımı görünce çılgına döndü,
nasıl olduğunu sonradan anlayacağım şekilde, tatmadığımı anladı.
sakinleştikten sonra bir tanesini kokladı ve ufak bir parça attı ağzına
o anki yüz ifadesi hayatımda görmediğim kadar mutlu bir ifadeydi ve zengin olduk dedi...

17 bitmiş 18'den gün almıştım ki
25 yaşındayım desem kimse itiraz etmezdi
hayat standartlarımız zengin insan mertebesine yükselmişti artık
içimdeki kaybetme korkusu ise her geçen gün artmaktaydı ki
her şey çok güzel gidiyorsa kesin olan tek bir şey vardı;
bir şeyler yanlıştı ve kötü şeyler olacaktı...

bir gün evlenmeden olmayacağına dair olan anlaşmamız aniden bozuldu ve
pamuk şeker ile bir sonraki aşamaya geçtik.
mor gazozlar aktı gözlerinden,
ağladı...
ağladım...


bunun ertesi gün sansar daha önce hiç görmediğim şekilde telaşlı bir halde geldi ve
"köşeye sıkıştım, hemen burayı terketmelisiniz" dedi.
sol yanından bir anahtar çıkardı,
bir kağıda bir şeyler karalayarak
bana uzattı.
hiçbir soru sormadan gece ile gündüzü de yanıma alarak pamuk'un yanına gittim ve durumu anlattım
önce "gelemem" dedi, sonrasında ise bana sımsıkı sarılarak "yalvarırım git buradan" dedi...
ne olduğunu anlamadan aptalca bir soru sorarak "kim" dedim...
"hemen bu evden çıkmazsan beni sonsuza dek kaybedeceksin" deyince,
gözlerimi gözlerinden ayırmadan kapıya kadar varıp, dışarı çıktım...

hayatın zirvesinden yuvarlanmaya başladığımı hissettim.
yeteri kadar param, çok güzel bir sevgilim, babadan öte bir adamım ve köpeklerim vardı ama
anlayamayacağım şeyler oluyordu
sansar'ın karaladığı kağıtta bir postane kasası numarası yazılıydı.
sol anahtarının açacağı kasaya hemen ulaştım:
pamuk ve benim için iki pasaport, kıbrıs'a bir uçak bileti ve
adıma düzenlenmiş binlerce liralık bir hesap defteri vardı yalnız,
niye iki pasaport ve bir uçak bileti diye düşünmekten parayı umruma katamıyordum...

sansar'a kendimi bildim bileli güvendim ancak
bu kez kendimden beklenmeyecek bir biçimde
"acaba pamuk'la beni ayırmak mı istiyor?" diye düşündüm,
dayanamayarak mahalleye geri döndüğümde sansar'ın tutuklandığını gördüm.
mor gazozlar aktı gözlerimden,
ağladım...
hemen sonra evden pamuk'un çıktığını ve polis şefine uzun uzun sarıldığını gördüm.
gece ile gündüzü bir refleksle elimden bırakmamla birlikte
ikisi de tüm hızlarıyla pamuk şekerim'e doğru koşamaya başladılar
bense olanı biteni çözememenin verdiği sinire rağmen saklanmayı akıl edebildim...

ertesi gün televizyonlarda,
"bugüne kadar 27 kişiye tecavüz etmekten aranan sapık sonunda yakalandı"
şeklinde bir haberi sansar'ın fotoğrafıyla birlikte verdiler...
işte bu çok saçmaydı
mor bir gazoz açtım içtim,
ağlamadım...
çok değil daha birkaç gün önce
hayatımın bu erken döneminde
diğer insanlardan çok farklı olmadığımı,
oldukça sıradan olduğumu düşünüyordum
şu an ise nereden ve kimden başlayacağımı biliyorum...


19 yorum:

  1. Pekalaaaa...Son zamanlarda okuduğum en iyi yazılardan biriydi..Daha sık yazmalısın!

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. :) Pesten tize giden bir halim var galiba... :)

      Güzel bulduğunuza çooooook sevindim.

      Tamam, daha sık yazacağım :)

      Sil
    2. İşte bu senden beklediğim; Şiir tadında bir öykü; Bir kaç kez okunası ki öyle yaptım. Kutlarım sevgili Erdost.
      Boşta gezmekten hoşlansam da
      Hoş gezdiğim anlarda bile boş gezmeyen
      Diye başlıyorsun ya, sandım ki tatille ilgili bir şeyler anlatacaksın. Ama okuyup gördüm ki Hoş gezdiğin anlarda bile boş gezmemişsin.Bence arayı boş verirsek,senle başlayan ve senle biten bir öykü. Aslında bundan sonra nereden başlayacağımız ve nasıl devam edeceğimiz hepimiz için geçerli. Senle başlayan biz ile biten bir öykü demek daha doğru olur belki.Belki deyince sevgili Nomen son yazısı geldi aklıma:)))))) Çok uzattım. Sevgiler

      Sil
    3. Asya, cesaret verici beklentinlerine cevap olabilmek mutlu edici :) mutluyum :D

      Tatille ilgili anlatmaktansa katille ilgili anlatmayı tercih ederim :P Peh, lafa bak :P

      Hatta tatile çıkma süsü veren, verem eden bir katille ilgili... :D

      "Benle başlayıp siz ile biten bir öykü!!!" bu çok güzelmiş...

      Nomen'in Belki'sini söylemenle okudum az önce ve ona yazarken ondan da yorum geldi... Bu belki ile açıklanabilir belli/belki...

      Uzatmalar bence iyidir,

      hoş kal... :)

      Sil
  2. Aklıma niyeyse, milyoner filmi geldi, okurken.
    Onca çirkinliğin içinde, saf bir yürek.
    Evet, bence de daha sık yazmalısınız.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yazmayı en çok da bu sebepten ötürü seviyorum işte; aklınıza gelen şey benim yazarken aklıma hiç gelmeyen bir şey olabiliyor. Siz söyledikten sonra düşünüyorum ve hakikaten de benzeri sonuca ulaşabiliyorum çoğu zaman :D

      Ancak saflık da bi yere kadar :P Dudufdufduduf :P

      Sil
  3. Evet kesinlikle. İnsana keyifte veriyor, bu durum. Bence. :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Kesinlikle öyle. Zaten yorumunu okuyunca da yüzüm güldü kocaman...

      Sil
  4. Tebrikler Erdost! Çok etkileyici bir öykü-şiir olmuş.
    Zaten bir öykü her bakımdan şiirsel ise, kötü olamazdı.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Nomen,

      Öncelikle teşekkür ederim...

      Asya'nın yorumunda geçti adın ve koştum gittim, son yazını okudum. Maili atarken de yorumunun maili belirdi zaten :)

      Tekrara düşüp sıkıyorum belki ama şu yorum kısmını açma vakti sence de gelmedi mi? İmza gününü bekleyen onlarca insan kapıda bekliyor, sen içeridesin ama kapıları kilitlemişsin, bunun adını da var sen koy :)

      Zaten Nomen söylemişse...

      Sil
  5. Çokkkk etkilendim.
    Bana iyi geldi.
    Sevdim.
    Düşündüm.
    Sorular sordum.
    Cevap bekledim.
    Teşekkür ederim.
    Sevgilerimle...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Şiirsel yorum olmuş bu da :D

      Ben teşekkür ederim Heyyfi... :)

      Sil
  6. uuzun yazıları okumak pc başında sıkıntı
    hele bu blog larda
    daha da sıkıcı hal alıyor.

    ama ama bu yazı bütün tezlerimi çürütür cinsten olmuş
    akıcı
    merak uyandırıcı
    bir de tarçın kokusu gibi yazıya serpişmiş "şiirimsi" tat, ımm enfes olmuş
    maş maş :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Söylediğine fazlasıyla katılıyorum ki normalde yazılarım onlu sayfalarla nicelenir... Fakat söylediğin gibi uzun yazıları blogda okumak sen-ben-herkes için sıkıntı olsa da bunun kalın bir kitabı okumayı göze alamayıp, ele almamak gibi bir tarafı olduğunu da düşünüyorum. Öte yandan uzuuuuun bir yazıyı bölerek eklemek daha mantıklı bu dünyada.

      Ümit Ünal bir roman yazdı blogunda ve pek tabii parça parça :D

      Bu yazının gözündeki değerini bu sözlerle açıklamansa beni nasıl sevindirdi anlatamam...

      Teşekkür ederim güzel yorumun için :)

      Sil
  7. Mor gazozlar akıtmak istedin galiba gözlerimizden. Başlangıç ta masum duyguların mor gazozları sonlarda bilinç altının kaoslarıyla harmanlanmış bir mor gazoz terapisi, çooooooooooook beğendim erodot neden sana erodot dedim diye kızıyorsun ki sen bu yazınla zaten "üstat" olmanın kurallarını adapte halinin en güzel kalemisin bana göre bayıldım tekrar tekrar okudum roman bekliyorum hikaye kitabı istiyorum belki bir gün benide kaleme al istiyorum ne iyi geldi yazın bu yoğunlukta hem güldüm hem mutlu oldum arada yine doldum tabi ama sağol dostluğun da olduğu gibi kaleminde de cömert ve bir o kadar sahicisin.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Öyleyimdir :P peh... :D

      Beğendiğine çooooooooooooook sevindim ben de. Bu arada hayatımda gördüğüm en uzun cümleyi de -imla kurallarını sevmemenden ötürü de olsa- sayende okumuş oldum.

      Roman yolda zaten ki bu yazdıklarımı bu kadar beğendiysen roman piyasaya çıkarsa 100 tane alırsın artık :P Mahfi Eğilmez gibi önpazarlama aşamasına geçtim, aman diyeyim de durayım :D

      Güzel yorumun için defalarca teşekkür ederim deyip aslında bi kere ederim :P

      hoş kal e mi!!!

      Sil
  8. bütün gece başında beklediği ya da lunaparka götürdüğü halde bir adam kötü olabiliyor muymuş?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Pek sevdiğim Patch Adams adlı filmde, deli olduğu düşünülen bir adam eliyle 4'ü işaret eder ve "bu kaç" diye sorar. Herkes dört diye cevap verir. Adam da suratını buruşturarak "yanlış cevap" der!!! Her şey göründüğü gibi olsaydı eğer...

      Sil
    2. bi hayat dersi daha o zaman, herkes için.

      Sil

Dostmodern Hyde Park'a hoş geldiniz :D

Bu sizin bana yazdığınız ilk yorumunuzsa, dövüşeceksiniz... Welcome the erdost club...

Yorum yazmanız beni mutlu eder, yorumunuz etmese bile...

Yaz işte be...