11 Haziran 2012 Pazartesi

Okuribito...

"...Doğduğunda güldürdüklerini yaşarken duygudan duyguya sokmak, öldüğündeyse ağlatmak istiyordu, hatırlıydı… Bu durum doğduğunda ağlamış, yaşarken duygudan duyguya girmiş bir kişinin ölürken de gülerek gitmek istemesi ironisinden sebepliydi. İnsanın başlayamadığı ya da sonlandıramadığı o kadar çok şey vardı ki, ölürken bile aklında bunlarla ölürdü. Ciddi meseleler ve onları çözme umudu insanı yaşatan şeydi ki ölmeye yakın olduğunda da bu meselelerin çok oluşu insana acı vermekteydi..."



Geleneksel bir konuyu modern olarak ele alarak bir film yapmak kulağa oldukça zor bir işmiş gibi geliyor. İki karşıt kavramınız var elinizde ve bunların özünde aynı kapıya çıktığını hesap ederek bir iş kotarmanız gerekiyor. Bu geçmiş mayası ile geleceği harmanlamaya çalışmak değil de nedir?

Okuribito,  bu iki kavramın sinema dilinde kolayca anlaşıp kaynaşabileceğini bizlere gösterebilen bir film ki Uzak Doğu Sineması'ndaki yaşlı/usta-genç/çırak ilişkileri de bizlere hep bunu yansıtırlar. Son Samuray filminde de tüfeğe karşı elde kılıç ölüme gitmek de bu yansımanın başka bir örneğidir.

"Son Veda" anlamına gelmesine karşın izleyende birçok başlangıca sebep olabilecek aşmışlıkta bir film izlemenin verdiği hazzı daha öncesinde Damdaki Kemancı filminden de almıştım. Geleneksel olanın değişmekteki hayata giderek evrilmesi ve bir yandan reddedip, bir yandanda yetişme çabası. "Gelmeni istemiyorum ama bekle ben de geliyorum" demek ilginçliğinde kurulmuş bir düzenek bir nevi.

Filmde, kahramanımız çello çalmaktadır ki çello hüzne hizmet eden ve bizleri kazanırken, hezimete de uğratan bir çalgıdır. Yeni tınılar doğurması ölüm gibi güçlü bir sesi olduğu gerçeğini değiştirmez ki bildiğiniz bir başka gerçekte nice Nietzsche deyişinden birinde söylendiği gibi; Son randevumuz olan ölümün son iyiliği de, bir daha ölümün olmamasıdır...

Film, hayat devam ederken, koca bir davetli listesinin son vedaları eşliğinde kimi zaman dönüşlere de sahip gidişler anlatıyor bizlere. Ölümün olağan üstülüğünün kişisel oluşunu algıda seçicilik yapamayacağımız bir biçimde olağan hale getiriyor. Ölüm öğesini dışlanan karanlık taraftan alıp, aydınlığın yanına koyuyor ve bu yönüyle ölümsüzleşiyor. Ölümün ölümsüzlüğü tuhaf bir biçemde huzur veriyor ki Pür Dünya'da yoruma açık bir şekilde değindiğim "huzurda sessizlik vardır" mevzusuna, son sessizlik hali ile eşlik ediyor. Özetle, bir kişiyi inandığı yere, inandığı şekilde uğurlamak mevzu bahis ölüm olsa dahi uğursuz bir iş değildir...

Kadın: -normal bir iş bul!
Adam: -ölüm de normaldir. hepimiz bir gün ölücez, sen de, ben de...

Ölüm çok basit şekilde düşünecek olursak bizi kimi zaman hiçliğe götüren bir varoluş şeklidir ki bunun tam tersini düşünmeniz de yanlış değildir. Bismillah ya da rasgele diyerek çıkmak yola, hayrola demektir aslında...

Sonsuz olmanın bir yoludur ölüm. Sonsuz olmak sonunuz olamaz lakin. Fanilik kafidir insana ki sürekli olan her şey işkencedir. Filmde de tabutlama işi tabuları yıkarak okuribito'ya dönüşürken biz tabula rasa'ya biraz daha yaklaşıyoruz. 

Ahmet Şerif İzgören'in, içerisinde sevgi sözünün hiç geçmediğini, para sözcüğünün ise defalarca geçtiğini söyleyerek hicivlediği "Ferrari'sini Satan Bilge" kitabını okumadım. Çello'sunu satması ile hayallerinden bir hayli uzaklaştığını düşündüğü bir zamanda bilgelik dolu bir yola giren ve kahramanı "Çello'sunu Satan Umutsuz Adam" olan bu filmi ise birkaç kez daha izleyebilirim.

Ölüm temalı olmasına rağmen iyi hissettiren filmler listemin en üstlerinde yer alması, film ve belki de benim hakkımda biraz daha bilgi verebilir ki Okuribito hayatı okutabilen bir film...  

Not: "Gidişlere Yardımcı Olacak Eleman Aranıyor..."





25 yorum:

  1. Yaklaşık sekiz-dokuz ay önce ben de bu film hakkında "Çello ve Cenaze" başlığıyla birşeyler yazmaya çalışmıştım; pek çok noktada sizinki gibi düşüncelerim olmuştu.

    http://eski-tas.blogspot.com/2011/09/cello-ve-cenaze-okuribito.html

    Filmi de yazınızı da çok beğendim; hatta yeniden anımsattığınız için içtenlikle teşekkür etmek isterim.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Az önce size bir yorum yazdım ve yuttum söylediğimi yorumunuzu görünce. Mahçup oldum biraz da ama geçti Okuribito'nın sizde yansımasını okuma hevesi gelince :)

      Hali hazırda nefes almaya devam ederken, okudum hemen ve nasıl bir mürekkep damlamışsa artık kaleminizden, çok etkilendim. Söylediğinizle hemhal olarak pekçok noktada aynı oltaya atlamışız ki bu güzel :)

      Hele ölümü varoluş şekli olarak tanımlayan sıradışı Heidegger ile ortak noktayı bilmeden yakalamak ilginç oldu doğrusu...

      Yorumunuz için çok teşekkür ederim. Vesilesi ile, çok daha geniş bakan yazınızı okuma şansı bulduğum için de sevinçliyim...

      Sil
  2. İzlemedim ama yazınızı okur okumaz hemen araştırdım bu filmi, en kısa zamanda edinip izleyeceğim,izledikten sonra yazarım izlenimlerimi

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Asya,

      Anlaştık. Yukarıdaki yorumu okumuşsundur zaten. Merakını daha da arttırmak gibi olsun; Ben daha blog dünyasına düşmemişken, yani epey önceleri Nomen de aynı filmle ilgili öte bir yazı kaleme almış.

      Böyle bir film işte :)

      Sil
  3. Bulduğum an izleyeceğim filmler arasındaydı, izleyen birilerini görmek güzel. Yazı da çok hoş olmuş, izleyeceğim filmler hakkında hiçbir şey bilmek istemem genelde, yazıda spoiler yoktu sanırım varsa da farketmedim, eyvallah sağol :)

    YanıtlaSil
  4. :) Filmden önemli ayrıntılar öğrenmeyi ben de hiç sevmem ki bu durumdan ötürü genel konusu dışında filmi izlemeden önce burada bulabileceğiniz herhangi bir öğe yoktur efendim.

    İzledikten sonra da burada düşüncelerinizi paylaşırsanız üzerine hoş beş sohbet ederiz :D

    YanıtlaSil
  5. Filmi izlemedim ama yazdıklarınızı okuduktan sonra bir iştiyak oluşmadı değil. Bende son zamanlarda hint ve iran filmlerine ağırlık vermekteyim. Eminim biliyorsunuzdur ama zikretmeden edemeyeceğim iki film var bende derin izler bırakan, biri "Taare Zameen Par/Her çocuk özeldir" diğeri "Black(2005)".

    Bahsettiğiniz bu filmi de listemin üst sıralarına yerleştirdim, kısa zamanda izlemek nasip olur inşallah..

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. "Taare Zameen Par" filmini "3 idiots" filmini izledikten sonra oluşan Amir Khan merakı sayesinde izlemiştim. İnanılmaz bir film ki eğitim dünyasındakiler çay içme seminerleri yerine böyle filmleri izleyerek hazırlansalar yeni yıla... keşke :)

      Black'i izlemedim ki izleyecek film arayışında olup da bi tane bulmuş olmanın sevincindeyim şu an :)

      İran filmlerinden son dönemde izleyemediğim bir film var; Bir Ayrılık. İzleyebildiniz mi acaba?

      Sil
    2. Ahh.. bu konuda keşke dememize gerek olmasaydı keşke :) Ki ben asıl tüm anne-baba ve adaylarının ders alarak Taare Zameen Par'ı izlemesini çok isterdim..
      Black konusunda sevincinizin kursağınızda kalmayacağına eminim, inşallah yanılmam..

      'Bir ayrılık' filmini izledim ve aldığı ödülü fazlasıyla hak ediyor, gören gözler ve duyan yürekler için gerçekten ince detayları olan bir film..

      İran filmlerinin kendine has bir duygusu, dokusu var, bilmem ki "Pedar/The Father" adlı filmi izlediniz mi?
      (neyse iran sinemasına fazla girmeyeyim şimdi, cennetin rengi'nden girip cennetin çocukları, baran, beyaz balon derken çıkamayacağım bir türlü, ki muhtemelen biliyor olmalısınız bu saydıklarımı) :)

      Sil
    3. Pedar'ı izledim ki böyle "dengeli" bir film görmedim ben. Latif süper bir karakter ki Baran'da da oynuyordu biliyorsunuz :) Kırmızı balık metaforu da unutulmazlarımdandır.

      Beyaz Balon ise bence en ilginç olanı :D

      Dün Black'i izlemeye başladık fakat çok geç başladık ki hakkını veremeyeceğimizi anlayarak kapattık. Bugün bir deneme daha gerçekleştireceğiz bakalım.

      Sil
    4. Farklı mekanlardan aynı yerlere bakabilmek ne güzel :)
      Black konusundaki izlenimlerinizi affınıza sığınarak merak ediyorum :)

      Sil
  6. Merak ettim filmi izlemeli bir ara. Ekledim listeye.

    YanıtlaSil
  7. Filmin tam adi nedir,bu filmi mutlaka izlemek istiyorum ve kaç yapimli bir film tesekkurler:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. 2008 yılı filmi. Tam adı Okuribito. İngilizcesi Departures. Türkçe adı da Son Veda.

      Bir filmden vurdu kırdı beklemiyorsanız ve formülsel romantizm/dramatizm soslu filmlerden bıktıysanız katıksız hayatın içinden olan bu filmi öneriyorum efendim :)

      Oscar çok güvenilir bir kıstas olmasa da 2008 yılı en iyi yabancı film oscar'ını kucaklamış bir filmdir...

      Sil
  8. film mi çok güzel sen mi çok güzel sundun bilemiyorum ama merak ettim haliyle. kim etmez ki.

    ölmek sonsuzluk olduğu gibi bir insanın da sonudur ama adam kadına çok güzel cevap vermiş ve bu cevapla birlikte insanlar -biz- ölümle ilgili düşüncelere daldık sonra çıktık ve filmi araştırdık :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Mia, sözünü tuttun yorumlarınla geldin gene :)

      Filmin hissettirdikleri bunlar sanırım. Yukarıda da belirttiydim, Nomen de filmle ilgili yazmış epey önce ve ilginçtir ki birbirinden bağımsız iki kişiye de ölüm, huzur şeklinde nüfuz etmiş. Böyle bir film işte :D

      Kadın ile adamın diyaloguna gelince; Statülerimiz, ünvanlar, işlerimiz, evimiz, arabamız, kürkümüz bizden önce geliyor. (o not kaç tane ps3 eder ki kızın da burada yaptığının kötü bir şey olmadığını yineleyelim :)

      Para yapmak istediklerimize araç aslında ama denk geldiğim çocuklara soruyorum bazen, "büyüyünce ne yapacaksın" diye; "Çok para kazanacağım" diye, cevap veriyor hınzırlar. Amaçları bu yani. O parayla ne yapacaklarını düşünmüyorlar, para olsun da yapacak bir şey buluruz diyorlar.

      Büyümeden yaşlanacaklar haberleri yok...

      Bizse kırsala kaçacağız en sonunda, yeminle :)

      Sil
  9. Erdost! Film bendeymiş zaten :) Sınavdan önceki günlerde izlersem kötü hissettirir mi acep? Yoksa daha neşeli bir film mi izlemeliyim bilemedim.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bence geniş bir vaktinde rahat izleyebileceğin şekilde izlemen daha güzel olur. Film durağan çünkü! Sürüyle ayrıntı yakalayacaksın muhtemelen ve kafanı meşgul edecek. Neşeli bir film öneririm ki "3 idiots" son zamanların en dolu filmi...

      Sil
  10. çok basit düşünerek tasvir edilen ölüm keşke bu kadar basit olabilse.

    4 ay oldu yeni bir hayata başladım ama hala yerleşik bir düzene geçmemiş gibi hissediyorum kendimi. neyse efem böyle hissettiğim bir gün ilk iş bu filmi izlemek olacak.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yerleşik bir düzen diyerek, Dövüş Kulübü'nde evini eksiksiz donatmaya çalışan Tyler'i (anlatıcı hali) getirdiniz aklıma... Bir de geçenlerde aylak'ın tariflediği bir "dip" sosu vardı, onu. Dibini bilmeli insan ki özetle dipsizlik başa bela :D

      Sil
    2. hepsi ikea'nın suçuydu :P

      Sil
  11. Erdost 100. takipçim olduğun için sana hediye alacağım =)

    YanıtlaSil

Dostmodern Hyde Park'a hoş geldiniz :D

Bu sizin bana yazdığınız ilk yorumunuzsa, dövüşeceksiniz... Welcome the erdost club...

Yorum yazmanız beni mutlu eder, yorumunuz etmese bile...

Yaz işte be...