…İnsanda insanın her hali vardı, gizliydi… Bunları ortaya çıkarmak içinse kişinin karşısına olayları çıkarmak yeterliydi. Olaylar insanların olgularını belirlerdi, olgularsa artık birer refleksten ibaretlerdi. Olgunluk, olguların süzgecinden geçmekti ancak süzgeç delik herkesler de artık empatikti (!) kahramanımızınsa en büyük korkularından biri “değersizleşmekti”. Değerler ise çoktan diğerleşmişti…
Peki, siz hiç kendi anlamına gelmeyen insan gördünüz mü?
Ben gördüm!
Kendileriyle topladığımda iki katı etmeyen insanlar ki
Çoğunluğun tiranlığında figürandı çoğu...
Teatral bir yaşamdır onlarınki
Sakın ha çukurlamayın
Ciddi çaba gerektirir.
Fakat boğarlar sizi bir yerden sonra,
Duyguyu alamaz
Duyusuz bir uykusuz olur,
Taktikleri arasında biçimlenip de atanmayı bekler
İşsizliğe sövüp aylaklığa övgüler düzersiniz.
Sonra, “kareleri bir şeye benzese bari” diyerekten
Kendileriyle çarparsınız ki;
Sonuç yine hüsrandır.
Karesi negatif çıkan tek şey insandır çünkü
Kalemleri yeşil yazsa da
Gözleri pembe okur,
Dilleri kırmızı söyler,
Ağlayarak güler,
Kan kussalar vişne suyu sıçtım derler
Üzerler sizi,
Ne gerek var dersiniz ama gerçek olmaz,
Tekerleği keşfettiklerini öne sürerler
Ehliyetleri yoktur da
Tüm lambalar onlara yeşil yanar.
Kendilerine bölsek
Çıkan sonuç bir değildir
“Bir olsun istersiniz gönlünüzde,
Bir olmasalar da bir”
Fakat
Hüzünbazlı asitli melankolik temaları işler içinize de
Cambaz olsanız düşmeseniz de canınızı yakar.
Sussanız olmaz konuşsanız sağır duymaz “işitir” bir durumdur.
Yüzlerindeki derin çizgiler yaşlarından başka bir şeyi anlatmıyorken,
Kendilerini istiridye içinde parıldayan bir inci sanırlar
Oysa sadece yengeç bokudurlar…
Kendilerinden çıkarsak da
Sıfır çıksalar bari
“Hiç, yoktan iyidir değil mi?” dersiniz.
Mungan tarzı kozmos içinde bir menopoz
Elimde bir topuz
Düşündüklerimi açıkladıkça
Yeni kelimeler düşünüyorum sarmalında
İnsan asla kendi olamaz
Yansımalar kadar gerçek bir düş
Her diriliş yeni bir yanılsayan ölüş
Fetva vermeye yüz tutar diliniz
Geveze susar,
İstikrarsızlıkta istikrarlı
Kararsızlıkta kararlı
İmansız bir hatip olursunuz,
Beyaz karanlıkta
Kaybolur gider esmer gölgeniz
Sırça bir sağlamaya gelir sıra
Kendi kazdığınız kuytu bir kuyuda
Hayta hayattan geçerken içiniz
Yaptığınız şey
Erdemin maskesiyle saklayarak yüzünüzü
Son sınava boş kâğıt vermektir aslında.
Saydam sırat köprüsünde
Irkçı bir beyaz Arap'ın ak saçından fırça darbeleriyle
Karda gezen ve beyaz lens takan
Beyaz bir tavşan çizmektir ya da.
Tümden gelen dengenin yüzü suyu hürmetine
Hay’dan gelen Hu’ya tur bindirirken
Payınız siz
Paydanız kim bilmezken ben
Paydanız payınızı geçtikçe
Soyut bir somut örnek gibi
Kendi kendine küçülüyordu değeriniz…
Siz siz olun, Siz siz olun…
benliğine hükmederken
YanıtlaSilsahte 'ben'
alır büyütürsün onu..
şimdi sensin hükmeden
hem de hiç ürkmeden
audioslave- be yourself gelsin o zaman.
YanıtlaSil"İnsan asla kendi olamaz
YanıtlaSilYansımalar kadar gerçek bir düş
Her diriliş yeni bir yanılsayan ölüş" diyorsunuz ya;Pessoa'yı anımsamadan edemedim:
"Bir kaçağım ben.
Doğduğum günden başlayıp
el etek çektim kendimden,
kıldım beni bana dönek."
Şiir bu; yalnızca bir "söz"değdirmek istedim.
O "söz" nereye değdiyse artık, özüme belki de...
YanıtlaSilNe demeli bilmem ki...
"Tanımaya başlıyorum kendimi, ben yokum" mu?
yoksa,
"İyi bir düşçü asla uyanmamalı" mı?
Ne desek eksik kalır ki kendi boyumuzda olmadığımızdandır...
Uyanmamalı iyi bir düşçü; onları gerçekleştirmenin tek yolu uyanmak bile olsa.
YanıtlaSilKendi boyumuzda değiliz. Değiliz. Metrelerce değiliz.
Blogu sevmemi sağlayan sözleriniz mutlu etti beni...
YanıtlaSilteşekkür ederim..