8 Mayıs 2012 Salı

House M.D. Bitme...

"Herkes yalan söyler" mottosuna sarılmış bir din sürçmesiydi O! Dahi bir sürçük... Dahi olmasından da anlayabileceğiniz üzere Tanrı tanımazlıkta sınır tanımıyordu. Bu duruma kilise bir şeyler demeye çalışsa da sanırım Polis Şefi ile çubuk arasındaki ilişki sonrasında susmak zorunda kaldılar ki bu anda skor House:1 Tanrı:0 olarak gözükmekteydi.

Bir sorunumuz var dendiğinde "topallıyor mu" şeklinde bir cevap beklentisi oluşmuştu zihinlerimizde, topallamadığı günlerde ise eşine rastlanmaz olaylar bahse konu "Topal Şeytan" olduğunda oldukça tutarlı sayılıyordu.

Tıp ile ilgili bir dizinin bu denli geniş bir hayran kitlesi olduğu için bastonuyla Kızıldeniz'i ortadan ikiye ayırmış olması beklenebilir fakat sırrı çözmek onun için takıntı düzeyinde bir öneme sahip olduğundan Kızıldeniz biraz bekleyebilir.



Herkesin yalan olduğunu bildiği bir yalan artık hakikattir ve hakikatler gerçekten de yalanlarla başlar...

Günümüzün moda kavramları; Yalan, melankoli, öldürmeyen şey, mental, hayat... Bunlar temalı bir dizi aslında House fakat eli çok hafif, kazan dairesinde bunlar oluyor, biz ne bir ses, ne de bir acı hissediyoruz. Kimi zaman kalbimizi tutuyor ellerinde kimi zamansa beynimizi sanki bir mengeneyle sıkıştırıyor, vicodin almışçasına hayatımız amatör bir rüyaya dönüşüyoruz...

Supraliminal olarak hastalığın basit değişkenlik göstererek lupus ya da bir diğeri olmasının önemli olmadığını, asıl hastalığınsa  "homini homini lupus"*  olduğunu bizlere kapış ediyor.



Wilson- Onu sevmiyorsun çünkü Nobel ödülüne senden daha yakın...
House -Ama ben daha fazla İsveçli hatun götürdüm, şu dünyanın haline bak…
Wilson- Sadece Stockholm’de bir tatil değil, biliyorsun... Para ödülü var…
House- Gerçekten mi? herkesin şu
"barış" denen şeyin pesinde olmasına şaşmamalı...

Sözünü ettiğim "yalanların gerçekliği" yukarıdaki diyalogda apaçık görülebilir. Yansımalar kadar saydam bir gerçeklik oluşturur yalanlar ve yanılsamalar gerçekleşen yalanlardan doğarlar... 

Beyin Fırtınası yaptıkları bölümlerde artık iş ve özelin birbirlerinden ayrı tutulamayacağı gerçeğini bizlere sunarlarken, özeliş'e fonksiyonel yönelişin kaçınılmazlığı işlevsiz bir postyapısal döngüyü de beraberinde getirmektedir. Zira ne kadar hızlı koşarsak gördüklerimiz o kadar az ve de yüzeysel olacaktır...

Davranışların bilimsel argümanlar oluşturduğu yüzyıllardır bilinen bir gerçek fakat mentalist bir sömürü sublime edildikçe insan üzülmüyor da değil doğrusu. Bu noktada Housevari bir üslupla diyebilirim ki "Oy vermek çözüme yönelik bir şey olsaydı yasal değil yasak olurdu" diye-bilirim...

Ya insanlardan özür beklersin ya da onları vurursun; ikisini birden değil… (kendisini vuran kişiye)  

Bu sözleri duydukça kurgulamamak elde değil, hayatımızdada sürekli böyle olmuyor mu? Bizlere birden fazla neden söylemelerinin nedeni de duymak istediğimizi aramaktır…

İnsanlarla hayvanları ayıran şey; hayvanlar yalan söylemezler...

House M.D. çıkış imlası olarak Sherlock'u almış olsa da bence onu aldığı yerden çok öte yerlere özgün bir şekilde götürebilmiştir. Ev adresleri bile aynıdır fakat kapıyı ikisi birden açamazlar ki önce kimin açacağına yönelik yarışsalar da rağmen bağlacına rağmen House kazanır. Sherlock Holmes'a ismiyle de yakındır House. Holmes, telaffuz sorununuz yoksa güzel bir ada aksanıyla l'ye düşman kesilerek "Homes" ile aynı telaffuz edilir ki house-home kavramlarının ayrıştıkları nokta burada çok önemlidir. House sweet House...

Dizinin plasebo etkileri gibi yan etkileri de mevcut. Hapşırsanız ağzınızdan kan gelecek, gözünüz seğirse pörtleyecek, karnınız ağrısa karaciğeriniz iflas edecek sanırsınız. Sonra HouseTerk haliniz gün yüzüne çıkar da Zaytung'a haber olursunuz; House M.D. 7. sezon mezunu genç sağlık ocağında işe başladı diye! Gördüğünüz tabiri caiz olmayan rüyalar ise cabası...


House bu; Tanrı yarısı. Peh, cümleye gelin cümleniz! Amca bu; Baba yarısıdır demek gibi oldu. Yok yok, "evlilik aşkı öldürüyorsa, nişanlılık da yaralar" gibi bi şey oldu. Ne olduysa oldu, olur da birgün biterse diye "The Mentalist" zulaladığım dizi bitiyor işte.

Özetle, hastanız ve neyimiz var biliyorsun ama bizi tedavi etmek yerine kendini öldürüyorsun! Şu anda da cenazene topallayarak yürüyorsun...

Bu yaptığın çok soylu bir hareket, en sevdiğin türden; dramatik ve boşuna…

Herkes yalan söyler ve herkes ölür...



13 yorum:

  1. Ben 4 sezon izleyebildim sadece, bitmesiiiiin :(

    YanıtlaSil
  2. Ne güzel 4 sezon daha var seyirlik... :)

    YanıtlaSil
  3. Bu da bir bakış açısı tabii :)

    YanıtlaSil
  4. veee "ölmek her şeyi değiştirir"

    YanıtlaSil
  5. ara ara takılıp izlediğim her seferinde hadi canım dediğim bir efsanedir...bitiyor mu şimdi?

    YanıtlaSil
  6. Bitiyor ne yazık ki!!!

    Efsane olduğu kesin olmakla birlikte umarım final bölümü de bu durumu perçinler...

    YanıtlaSil
  7. Bayıldım bu kritiğe ama! :)

    YanıtlaSil
  8. Dostmodern sen neden önemli bir ekolün yazı işleri müdürü -olmuyorsun değil de- olamıyorsun diye düşündün mü? Bu soruyu aklında tut! ar mısın?

    House hayranı bir arkadaşa bu yazını okuturken bu soru aklıma gelmişti, ancak o arkadaşa bu yazını okuttuktan sonra benle yatmaya karar verdiğini an itibariyle açıklamasıyla bu yorum da kaçınılmaz hale geldi. Actually i'm confused:)

    House dizisini siz ve muadiliniz 'kardeşliklerden' tanıyor olmak, biraz mutluluk biraz geç kalmışlık biraz da umursamazlık veriyor. Sizle tanıdım; ama sizsiz aynı replikleri hafızama kazımış olmak da mutluluk verici bilesiniz!

    Senin yerine ben düşündüm; biri menfi diğeri müspet iki şekilde düşündüm hem de:). İlki, hangi yazıların kitlelere ulaşacağına karar verecek olan yazıişleri müdürleri genellikle yazar olamadıkları için o işle meşgullerdir ki o yüzden senden olmaz...

    İkincisi, sen o konumda olursan 'yazarların' duygu ve düşünceleri kitlelere ulaşır, o zamanda etki sana öyle bir tepki de bulunur ki anan ağlar... Analar ağlamasın:)

    Not: Erdost Yüksel evli! ben benle yatan yabancıdan ayrıldım, house bitmemeli, analar ağlamamalı, bu çocuğun yazılarını herkes okumasın! Ve bu yorum 7 dakikada kontrolsüz yapılmıştır/ yazılmıştır...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. "confuse" kelimesi şu durumda bana daha çok yakışacaktır sanırım...

      Vuuuv... Tanıdığım fakat kim olduğunu bilmediğim biri; Pek de gizemli :)

      Yazı işleri müdürü olmak temalı sorun ile ilgili diyebilirim ki dudufdufduduf sesi ve daktilo efekti ile bezeli "Çok şey olabilirdi fakat hiçbir şey olamadı..." cümlesinin öznesi olmak hali beni anlatır ki ne olduğunu bilmediğim işte de benden iyisi yoktur :P

      İkinci paragraf sayesinde içimdeki Nuri Alço ortaya çıktı gibi hissettim ki çok ilginç şekilde önümde bir adet 200 ml şişe gazoz ve ne olduğunu bilmediğim bir tek hap var; "Bu da mı gol değil" demek üstada saygı duruşudur belki ama house hayranı bana yabancı arkadaşının rasgelecilik ilkesine atfen bir sebep bulduğunu söylemek yerinde olacaktır. Aksi takdirde şuncacık yazının "Parfüm" filmindeki içeriği barındırdığına inanacağım...

      Benim yerime düşündükten sonra yorumumun üçüncü paragrafının yakınından geçmeniz gerekirdi en azından, hızlı koşarak dahi olsa... Yüzünüzdeki derin çizgiler yaşınızdan başka bir şeylre anlatıyor ama bunu sezebiliyorum!

      Not: Şu andan itibaren hayran kitlemde oluşacak çatlaklardan sen sorumlusun duvarcı ustası :P:P:P

      Kontrolsüz yazmandan dahi kim olduğun belli aslında da gizemin kaybolmasın :D

      Bir de bir şey itiraf etmeliyim, biçem çok gelişmiş, çok...

      Sil
  9. red house kim ise, bir blogu olmalı!

    çok eksik ve hevesin kursağında kaldığı kelimeler topluluğuna merhaba dedikten hemen sonra, hoşça kal mı demek zorundayız şimdi sahi?

    yazmıyorsa yazsın, saklanıyorsa çıksın köşelerinden lütfen. ^^

    sevgiler,
    luna.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Luna,

      Mesaj attım şimdi Red House'a :D Saklanmayı bırak artık dedim. Bakalım dönüşü ne olacak Luna. Ben de çok isterim ki yorumlarıyla bile farkını ortaya koyabilen bir kişi, yazılarıyla da açlığımıza çare olsun :j

      Sil

Dostmodern Hyde Park'a hoş geldiniz :D

Bu sizin bana yazdığınız ilk yorumunuzsa, dövüşeceksiniz... Welcome the erdost club...

Yorum yazmanız beni mutlu eder, yorumunuz etmese bile...

Yaz işte be...